Senem Diyici nefes alır gibi şarkı söyleyip şarkı söyler gibi resim yapıyor.
Şarkı söylemeyi beş yaşında babasıyla birlikte öğrendi. Türk, Rum Macar, Grek, İtalyan, Fransız Yahudil
Kürd, Ermeni, Azerbeycan’lilarin kaynaştığı İstanbul’un bu Avrupa yakasında; çeşitli kültürlerin mozaik zenginlikleri içinde büyüdü: Senem. 1969’da ilk albümü Nar Hanım’ı
kaydetti; o on altı yaşında. O andan itibaren, müzik yolunda hareket halinde yollara koyuldu. İçinden geçtiği bu zenginlik klasik Osmanlı müziği, Türk popüler müziği ve Anglo-Sakson müziği ile yolları kesişen Senem, müzikal evrenini sevgiyle ve ustalıkla inşa etti. 1973 yılında ikinci albümü Ham Meyva’yı kaydettikten sonra Avrupa yollarina çikti.
Ayrıca hayallerinde babayla resim yapmayıküçük yasta öğrendi, Senem dünyayı resim ve şiirle yaşıyor ve denizlerde bir memur olan babasi sanata olan hayalleri ile çalisiyor. Ancak, Paris’te müzikle yaşamadan önce Louvre Müzesi avlusunda, suluboya çalismalarini satarak yasayan Senem, 1980’lerde Fransa’ya inene kadar resim yapmadı – garip bir
tersine dönüş – hayatta kalmanin yollari. Estève, ellili yaşlarına yaklaşana kadar Estève değildir; otuz beş yıl böylece, sine kadar, Fakat simdi o ressamın resimleri, için heyecanlaniyoruz: bir Estève! İlk resimlerinden olan tuvallerinde kendisini bulmaya otuz bes yil sonra olustu… Bernard Buffet hemen olusan ve kendi karekterini belirler. Senem Diyici de. Anında, kendi evrenini yaratiyor ve ona sahiplenip çok hızlı bir şekilde tekniğini icat etti ve ustalaştı: cam üzerine yağli boya. Hafif ve derin ince ve yoğun çizgileri doğrudan yerleştiriyor. Bir, doğuştan gelen duyguyla camın üzerinde kaygan zeminde ki dokunus ve renklerin geçis tekniğini birbirini takip eden uzantilarinda ustaca oynuyor.